The Role of Public Health in The Reproduction of Public Space
Özet
The city and urbanism are directly related to the production of publicities and public space. Public space has been one of the most important parts of cities as areas where social change takes place through social communication and interaction throughout history. These areas, like cities, have never shown a static feature; they have constantly changed and transformed by being affected by the social, economic and political conditions of the age. An important pillar of the spatial change and transformation process specific to the city is the creation of land use decisions for public and private spaces through urban administration and planning. It’s essential to be prepared and cautious for any kind of disaster in the land-use decisions. Even though earthquakes are the first thing that comes to mind when natural disasters are considered, the pandemic process caused by The New Type of Coronavirus (2019 nCoV) presents the risks that can be caused by an infectious disease outbreak. Reorganizing public spaces as secure spaces by forming spatial thresholds became an obligation to protect public health and to decrease the risks as much as possible when providing urban security. At this stage, the problem of considering public space usage with regards to design principles from the legal and administrative aspects has emerged. The transformation process of the density concept and spatial thresholds affect the land-use decisions within public space and design principles. In this study, the effect of the pandemic process on urban administration and planning is discussed through public health, public space and spatial threshold concepts. Kent ve kentsellik, kamusallıkların ve kamusal mekânın üretimi ile doğrudan ilişkilidir. Kamusal mekan ise tarih boyunca toplumsal iletişim ve etkileşim yoluyla toplumsal değişimin gerçekleştiği alanlar olarak kentlerin en önemli parçalarından birisi olagelmiştir. Bu alanlar, tıpkı kentler gibi hiçbir zaman durağan bir özellik göstermemiş; yaşanılan çağın sosyal, ekonomik ve siyasal durumlarından etkilenerek sürekli değişip dönüşmüşlerdir. Kente özgü mekânsal değişim ve dönüşüm sürecinin önemli bir ayağı da, kent yönetimi ve planlaması aracılığıyla kamusal ve özel mekânların alan kullanım kararlarının oluşturulmasıdır. Alan kullanım kararlarında her türlü afete karşı hazırlıklı ve ihtiyatlı olunması esastır. Ülkemizde afet denildiği zaman ilk akla gelen deprem olsa da Yeni Tip Coronavirüs (2019 nCoV) ile yaşanan pandemi süreci salgın hastalıkların yaratabileceği riskleri ortaya koymaktadır. Halk sağlığını korumada ve kentsel güvenliği sağlamada riskleri en aza indirebilmek amacıyla mekânsal eşikler oluşturarak kamusal mekânların güvenli alanlar olarak yeniden düzenlenmesi zorunluluk haline gelmiştir. Bu aşamada kamusal mekân kullanımlarının tasarım ilkeleri açısından yasal ve yönetsel boyutlarıyla ele alınması sorunu ortaya çıkmıştır. Yoğunluk kavramının ve mekânsal eşiklerin dönüşüm süreci, kamusal mekânda alan kullanım kararlarını ve tasarım ilkelerini etkilemektedir. Bu çalışmada pandemi sürecinin kent yönetimi ve planlaması üzerindeki etkileri halk sağlığı, kamusal mekân ve mekânsal eşik kavramları üzerinden tartışılmaktadır.